10. Sınıflar ''Advice, Obligations and Prohibitions'' (9.Sınıf Ünite 8: Emergency & Health Problems)

 

1. Asking for and giving advice

 

SHOULD

 

Should öğüt ya da tavsiye bildirmek için kullanılır. Herhangi bir şeyin yapılmasının iyi olacağını söylemek için cümlede "should" ve fiilin yalın hali, yapılmamasının iyi olacağını söylemek için de, "shouldn't" ve yine fiilin yalın hali kullanılır.

Should, bütün şahıslar için hiçbir değişikliğe uğramadan kullanılır. Cümlede yardımcı fiil görevi gördüğü için fiil ile arasına to gelmez. Geçmiş zamandaki eylemler için kullanılırken ise "should have" ve fiilin üçüncü hali kullanılır.

"Should" genellikle tavsiye için kullanılsa da, farklı kullanımları da vardır. Aşağıda bu kullanımlara örnekler verilmiştir.

- When you go to Berlin, you should visit the palaces in Potsdam. (Berlin'e gittiğinde Potsdam sarayını ziyaret etmelisin.)  
  (öneri)

- You should focus more on your family and less on work. 
(İşten daha çok ailene yoğunlaşmalısın.)
  
(tavsiye)

- I really should be in the office by 7:00 AM. 
(Saat 7'de ofiste olmalıyım.)
  (zorunluluk)

- By now, they should already be in Dubai. 
(Şu anda Dubai'de olmalılar.)
  (beklenti)

 

HAD BETTER

 

“Had better” yapısı, karşı tarafa bir konuda tavsiye verirken ve öneride bulunurken kullanılır. Anlam yönüyle "should" yapısına çok benzer ve aynı manayı verir. “Had better”in olumsuz şekli “had better not” şeklinde kullanılır.

Normalde “had”,  have fiilinin geçmiş zaman hali olduğu için, bu yapıyı kullananlar geçmişle ilgili bir anlam olduğunu zannederek yanlış kullanabilir. Had Better yapısının geçmişle ilgisi yoktur. Kullanıldığı cümlelerde şimdiyi veya geleceği ifade eder.  

"Had" kendinden önce gelen özne ile birleşebilir I‘d (I'd, you'd, etc.) şeklinde kısaltarak yazılır.

► Bir işin yapılmasının iyi olacağını kuvvetli bir uyarı ya da öneri olarak belirtmek için kullanılır.

- You had better work harder, or you will fail. (Daha çok çalışsan iyi olur, yoksa sınıfta kalırsın.)

► Olumsuz şeklinde, better kelimesinden sonra olumsuzluk eki “not” getirilir.

- You had better not go now. (Şimdi gitmesen iyi olur.)

► Soru şeklinde sadece “had” başta söylenir.

- Had we better let him know? (Ona haber versek iyi olur mu?)

- Yes, we had better. (Kısa cevaplarda “had beter” tekrarlanır)

► Değil mi? (Question tag) sorusuna yalnızca “had” kullanılır.

- I had better phone him, hadn't I? (Onu telefonla arasam iyi olur, değil mi?) 

EXAMPLES (ÖRNEKLER)

- We'd better stop for lunch. I'm very hungry. (Öğle yemeği için dursak iyi olur. Çok açım.)

- You'd better wear a coat. It's cold outside. 
(Ceket giysen iyi olur. Dışarısı soğuk.)

- I'd better go now or I'll be late. (Şu an çıksam iyi olur yoksa geç kalacağım.)

- It's a very nice tie. You had better not change it.
 (Çok güzel bir kravat. Bence değiştirmemelisin.)

- I'd better not drink any more coffee. 
(Daha fazla kahve içmesem iyi olacak.)

- You'd better not forget to pay the rent today.
 (Bugün kirayı ödemeyi unutmazsan iyi olur.)

- Hadn't you better ask him first? (Önce ona sorsan iyi olmaz mı ?

 

2. . Expressing obligations and prohibitions

 

MUST

 

Must ve have to çoğu zaman birbirinin yerlerine kullanılabilirler. Aralarında kullanım açısından ufak farklılıklar vardır. Bu dersimizde bu farklar vurgulanacaktır.

► Cümlede Must kullanıldığı zaman cümleyi söyleyen kişinin kendi otoritesini ortaya koyduğu ve kendi duygularını ve kişisel görüşünü dile getirdiği anlaşılır.

Have to kullanıldığı zaman ise, mecburiyetin cümleyi söyleyen kişiden kaynaklanmadığı ve kendi duygularını dile getirmediği, kendi yetkisi dışından kaynaklanan bir mecburiyetten kaynaklandığı anlaşılır.

- She must clean her room. (Odasını temizlemeli.)

Bu cümlede odanın temizlenmesi gerektiği söylenmektedir ve bu fikir cümleyi söyleyen kişinin şahsi fikridir.

- The students must study English at least ten hour a week. (Öğrenciler haftada en az on saat İngilizce çalışmalılar.)

Bu cümledeki mecburiyet, yine cümleyi söyleyen kişinin kendi fikridir.

- You have to wear a uniform int this school. (Bu okulda üniforma giymek zorundasın.)

Bu cümlede vurgulanan mecburiyetin, cümleyi söyleyen kişiylebir ilgisi yoktur. Yalnızca okulun kuralını, yani kendi dışında oluşmuş bir kuraldan bahsetmektedir.

- It will be very cold tomorrow. We will have to make a fire in the house. (Yarın hava çok soğuk olacak. Evde ateş yakmak zorunda kalacağız.)

Bu cümlede de görüldüğü gibi şartlardan kaynaklanan bir zorunluluktan bahsedilmektedir.

- My grandfather is too old. He has to walk with a stick. (Dedem çok yaşlıdır. Bastonla yürümek zorundadır.)

► Bazı durumlarda, mecburiyet kişinin kendi yetkisi dışında, yani harici bir kural veya yasayla ilgili bile olsa, cümleyi söyleyen kişi bu mecburiyeti benimsiyorsa "must" kullanabilir.

- People have to keep quite when they are in a mosque. (İnsanlar camideyken sessiz olmalıdırlar.)

Bu cümleyi söyleyen kişi, sadece camilerde uyulması gereken bir kuraldan bahsetmektedir.

People must keep quite when they are in a mosque. (İnsanlar camideyken sessiz olmalıdırlar.)

Bu cümleyi söyleyen kişi ise, uyulması gereken kuralı kendisi de kabul ediyor ve savunuyordur.

► Özellikle birinci tekil ve birinci çoğul şahıs kullanıldığı zaman, must ile have to arasındaki anlam farkı iyice azalır ve çoğu zaman birbirlerinin yerine kullanılabilir. Aralarındaki tek fark, “have to” alışkanlıkları ifade etmede, “must” ise önemli ve hemen yapılması gereken durumlarda kullanılır.

- I have to get into my car and go to work at a quarter to seven every morning on week days. (Hafta arası her sabah saat yediye çeyrek kala arabama binip işe gitmem lazım.)

- I have to finish a novel every month. (Her ay bir roman bitirmeliyim.)

Yukarıdaki cümlelerde bahsedilen mecburiyet, aslında bir alışkanlıktır.

- I must finish this novel till tomorrow morning. I will return it to the library. (Yarın sabaha kadar bu romanı bitirmem lazım. Kütüphaneye teslim edeceğim.)

Bu cümlede acil bir durum söz konusudur.

► Acil durumlar söz konusu olduğunda, özne ikinci ve üçüncü şahıs bile olsa “must” kullanılır. Bu tür cümlelerde mecburiyetin kişinin kendinden mi, yoksa bir kuraldan dolayı mı ortaya çıktığına bakılmadan "must" kullanılır.

- You must call the boss. He wants you urgently. (Patronu aramalısın. Hemen seni bekliyor.)

 

Must ve Have To Farkları

Must ve have to yardımcı fiilleri ‘’malı,meli’’ anlamı taşıyarak, her ikisi de gereklilik ya da zorunluluk bildiren cümlelerde kullanılır. Ancak aralarında bazı temel farklılıklar bulunmaktadır.

● Gerekliliğin doğduğu kaynak

Must yapısı ile kurulan cümleler herhangi birinin şahsi görüşünden kaynaklanan gereklilikleri belirtirken; have to ifadesi ise herhangi bir otorite tarafından belirlenmiş gerekliliklerden bahsetmek için kullanılır.

I must study very hard for my exams – Sınavlarım için çok çalışmalıyım
People have to be quite at library – İnsanlar kütüphanede sessiz olmalı

Ancak have to ile kurulan ikinci cümlede şu şekilde bir farklılık söz konusudur. Eğer bu yasak ya da kural sizin şahsi fikriniz ise; bu cümleyi must ile de kurmanız mümkündür.

 

Must / Mustn’t Kullanım Alanları

Must temelde bir durumun çok gerekli ya da zorunlu olması anlamına gelir. Ve bir cümlede must kullanıldıysa bu o eylemin kesinlikle gerçekleşmesi gerektiğini bize anlatır. Hemen hemen aynı anlama gelen ‘’Have to’’ yardımcı fiiline göre daha az kullanılır.

● ‘’Must’’ zorunluluk ya da güçlü tavsiye cümleleri için kullanılmasına karşın; olumsuzu olan mustn’t ise yasaklar için kullanılır.

You must not smoke on a train – Trende sigara içmek yasak.
You mustn’t park your car here; this is a no – parking area – Buraya araç park etmek yasak.

● Must; gereklilik ve zorunluluk, mecburiyet, karşıdaki kişinin isteğini öğrenirken kullanılır. Bu gibi cümlelere örnek vermek istersek sırasıyla;

We must save up some money – Biz para biriktirmek zorundayız
Everybody must stop when the light is red – Trafik ışığı kırmızı yandığında durmalıyız.
Must I read the book? – Kitabı okumak zorunda mıyım?

Yorumlar