DİLİN
KULLANIMINDAN DOĞAN TÜRLERİ
Türkçede, kullanımdan
kaynaklı olarak günümüze dek “lehçe, şive, ağız, standart dil, argo, jargon”
gibi dil farklılıkları ortaya çıkmıştır.
Lehçe: Bir
dilin tarihî gelişim sürecinde, metinlerle takip edilebilen dönemlerden önce o
dilden ayrılmış ve farklı biçimde gelişmiş kollarına lehçe denir. Lehçeler ana
dilden ses, şekil ve kelime bakımından büyük ayrılıklar gösterir. Coğrafi
değişmeler ve kültürel farklılaşmalar, bu ayrılmada önemli rol oynar. Yakut
Türkçesi ve Çuvaş Türkçesi, Türkçenin iki ayrı lehçesidir.
Örnek Yakut Türkçesi:
Ehigini şanga cılınan eğerdeliibin (Yeni yılınız kutlu olsun).
Çuvaş Türkçesi: Sene sul yaçepe salamlatap (Yeni yılınız
kutlu olsun).
Şive: Bir dilin izlenebilen tarihî dönemlerinde
birbirinden ayrılan kolu olan, bazı kelime ve ses farklılıkları içeren
kullanımına şive denir. Ayrılıklar lehçede olduğu kadar keskin değildir.
Türkçenin Kazak Türkçesi, Uygur Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Azeri Türkçesi vb.
şiveleri vardır.
Örnek Türkiye Türkçesi: Yakında bakkal var mı?
Azeri Türkçesi: Bu yahınlarda erzag dükkanı var mı?
Özbek Türkçesi: Yakında bakkal barı mı?
Uygur Türkçesi:
Yakinda bakkal dukini barmu?
Ağız: Bir ülke içinde aynı dilin farklı konuşma
şekillerine ağız denir. Ağız, yörelere göre söyleyiş farklılıklarıdır ve bu
farklılıklar yalnızca söyleyişte görülür; yazılış aynıdır.
Örnek İstanbul ağzı: Ne yapacaksın?
Kayseri ağzı: Nööreceen?
Kütahya ağzı: Netcen?
Argo: Her yerde ve her zaman kullanılmayan veya
kullanılmaması gereken çoklukla eğitimsiz kişilerin söylediği söz veya
deyimlere argo denir. Farklı bir anlaşma biçimi sağlamak üzere oluşturulan
argoda ortak dildeki kelimelere özel anlamlar verilir, bazı kelimelerde
değişiklik yapılır. Dilin lehçelerinden, eskimiş ögelerinden ve yabancı
kelimelerden yararlanılır.
Örnek Standart dil: çalmak
Argo: araklamak
Jargon: Fikrî, mesleki veya belli bir kesim içinde
ortak yönleri bulunan; ortak zevk, iş, uğraş veya birliktelik içinde olan
kişilerin kullandığı, zümre dışındakilerin anlayamayacağı şekilde oluşturulan
anlamı örtük dile jargon denir.
Örnek Jargon: alabanda (denizcilik), kup (terzi), fiyonta
(ayakkabıcı)
Yazı dili (Standart dil): Bir dilde birliği ve
anlaşma kolaylığını sağlamak için kullanılan dildir. Buna kültür dili ya da
edebî dil de denir. Konuşma dili her bölgenin doğal, günlük dili olmasına
karşılık yazı dili, okuma yazmada kullanılan ortak dildir. Bir dil, o dilin
lehçe veya ağızlarından birine göre yazılır ve bu yazılış, standart yazı dilini
oluşturur. Yazı dili olma vasfını taşıyan ağız, bir memleketin kültür merkezi
olarak gelişen yerinin ağzıdır ve konuşma dillerinin en gelişmişidir. Türkiye
Türkçesinin yazı dilinde İstanbul ağzı esas alınmıştır.
Örnek Gittiğin aklıma
geldikçe canım çok sıkılıyor. Nasıl dayanacağım yokluğuna, bilemiyorum. Her
yerde gözlerim hep seni arayacak. Aşağı mahallede oturduğunu da yeni
öğrenmiştim.
Konuşma dili: Günlük hayatta insanlarla iletişim
kurmak için kullanılan dildir. Bu dil, doğal olduğu için konuşma esnasında
cümlenin kurallı olup olmadığına, kelimelerin doğru sıralanıp sıralanmadığına,
söyleyişin doğru olup olmadığına pek dikkat edilmez. Bu sebeple zaman içinde,
bölgeden bölgeye değişen birtakım söyleyiş ve kelime farklılıkları ortaya
çıkar.
Örnek Giddiin aklıma
geldikce canım çok sıkılıyo. Nası dayanıcam yokluuna bilemiyom. Her yerde
gözlerim hep seni arıyacak. Aşşaa maallede oturduunu da yeni örenmişdim.
EDEBİYATIN
GÜZEL SANATLAR İÇERİSİNDEKİ YERİ
Güzel sanatları diğer eserlerden ayıran en önemli özellik,
insanda coşku ve estetik haz uyandırmasıdır. Güzel sanatlar için yapılan en iyi
sınıflama bu sanatların kullandıkları malzemelere göre yapılan
sınıflandırmadır. Edebiyat diğer güzel sanat dallarından, kullanılan malzeme ve
kendini ifade ediş tarzı bakımından ayrılır. Edebiyatın malzemesi kelimelerdir
ve edebiyat dille gerçekleştirilen güzel sanatlar etkinliğidir. Edebiyatın asıl
amacı, güzel sanatların en önemli ögesi olan estetik zevk duygusunu dil
aracılığıyla gerçekleştirmektir. Edebiyatta fayda sağlamak, amaç olarak her
zaman ikinci plandadır. Bilim nasıl ki akla, mantığa, öğretmeye yönelik ise
sanat da insan ruhunu doyurmaya, güzelleştirmeye yöneliktir.
Güzel sanatlar; işitsel (fonetik), görsel (plastik) ve
dramatik (ritmik) sanatlar olmak üzere üç gruba ayrılır. Müzik ve edebiyat
işitsel sanatlardır; söze, sese biçim verir. Mimari, heykel, resim, hat görsel
(plastik) sanatlardır; maddeye biçim verir. Tiyatro, dans, sinema, bale
dramatik (ritmik) sanatlardır; harekete biçim verir.
EDEBİYATIN
BİLİM DALLARIYLA İLİŞKİSİ
Edebiyatın temel
ögesi dildir. Dil, edebiyatın dışında diğer bilim dallarının da anlatım
aracıdır. Bu nedenle edebiyatın felsefe, psikoloji, sosyoloji, hatta tarih,
coğrafya, ekonomi vb. bilim dallarıyla yakından ilişkisi vardır. Edebiyat
araştırmalarında yazarın biyografisi yazılırken tarih biliminden, yaşadığı
ortam aktarılırken sosyolojiden, yazarın içinde bulunduğu ruhsal durum tasvir
edilirken de psikolojiden yararlanılır. Yazarı etkileyen toplumsal, siyasal ve
felsefi görüşler de diğer sosyal bilimlerin yardımıyla ortaya konur.
Sinema, senaryo yazımında edebî eserlerden yararlanır. Edebî
eserleri bazen olduğu gibi bazen de uyarlayarak seyirciyle buluşturur.
Tarihçiler, bazı tarihî olayları aydınlatırken o dönemde yazılmış günlük, anı
ve mektup türündeki eserleri inceler. Bu eserlerde anlatılan olaylar tarihin o
dönemine ışık tutar. Bütün bilim dallarının iyi bir anlatım yoluyla kendi
varlığını göstermesi ya da yayılması gerekir. Bu amaçla bütün bilim dalları
edebiyatın anlatım yollarından yararlanır. Bazı edebiyatçılar da herhangi bilim
ya da bilgi alanının bulgularını kurgulayarak eserlerini oluşturur. Bütün
bunlar, edebiyat ile bilim ve güzel sanatlar arasındaki etkileşimi gösterir.
Yorumlar
Yorum Gönder