Türk Dili ve Edebiyatı 9. Sınıflar için deftere yazılması gerekenler(Gamze ZAFER)

 

DİLİN KULLANIMINDAN DOĞAN TÜRLERİ

 Türkçede, kullanımdan kaynaklı olarak günümüze dek “lehçe, şive, ağız, standart dil, argo, jargon” gibi dil farklılıkları ortaya çıkmıştır.

 Lehçe: Bir dilin tarihî gelişim sürecinde, metinlerle takip edilebilen dönemlerden önce o dilden ayrılmış ve farklı biçimde gelişmiş kollarına lehçe denir. Lehçeler ana dilden ses, şekil ve kelime bakımından büyük ayrılıklar gösterir. Coğrafi değişmeler ve kültürel farklılaşmalar, bu ayrılmada önemli rol oynar. Yakut Türkçesi ve Çuvaş Türkçesi, Türkçenin iki ayrı lehçesidir.

 Örnek Yakut Türkçesi: Ehigini şanga cılınan eğerdeliibin (Yeni yılınız kutlu olsun).

Çuvaş Türkçesi: Sene sul yaçepe salamlatap (Yeni yılınız kutlu olsun).

 

Şive: Bir dilin izlenebilen tarihî dönemlerinde birbirinden ayrılan kolu olan, bazı kelime ve ses farklılıkları içeren kullanımına şive denir. Ayrılıklar lehçede olduğu kadar keskin değildir. Türkçenin Kazak Türkçesi, Uygur Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Azeri Türkçesi vb. şiveleri vardır.

Örnek Türkiye Türkçesi: Yakında bakkal var mı?

Azeri Türkçesi: Bu yahınlarda erzag dükkanı var mı?

Özbek Türkçesi: Yakında bakkal barı mı?

 Uygur Türkçesi: Yakinda bakkal dukini barmu?

 

Ağız: Bir ülke içinde aynı dilin farklı konuşma şekillerine ağız denir. Ağız, yörelere göre söyleyiş farklılıklarıdır ve bu farklılıklar yalnızca söyleyişte görülür; yazılış aynıdır.

Örnek İstanbul ağzı: Ne yapacaksın?

Kayseri ağzı: Nööreceen?

 Kütahya ağzı: Netcen?

 

Argo: Her yerde ve her zaman kullanılmayan veya kullanılmaması gereken çoklukla eğitimsiz kişilerin söylediği söz veya deyimlere argo denir. Farklı bir anlaşma biçimi sağlamak üzere oluşturulan argoda ortak dildeki kelimelere özel anlamlar verilir, bazı kelimelerde değişiklik yapılır. Dilin lehçelerinden, eskimiş ögelerinden ve yabancı kelimelerden yararlanılır.

Örnek Standart dil: çalmak

Argo: araklamak

 

Jargon: Fikrî, mesleki veya belli bir kesim içinde ortak yönleri bulunan; ortak zevk, iş, uğraş veya birliktelik içinde olan kişilerin kullandığı, zümre dışındakilerin anlayamayacağı şekilde oluşturulan anlamı örtük dile jargon denir.

Örnek Jargon: alabanda (denizcilik), kup (terzi), fiyonta (ayakkabıcı)

 

Yazı dili (Standart dil): Bir dilde birliği ve anlaşma kolaylığını sağlamak için kullanılan dildir. Buna kültür dili ya da edebî dil de denir. Konuşma dili her bölgenin doğal, günlük dili olmasına karşılık yazı dili, okuma yazmada kullanılan ortak dildir. Bir dil, o dilin lehçe veya ağızlarından birine göre yazılır ve bu yazılış, standart yazı dilini oluşturur. Yazı dili olma vasfını taşıyan ağız, bir memleketin kültür merkezi olarak gelişen yerinin ağzıdır ve konuşma dillerinin en gelişmişidir. Türkiye Türkçesinin yazı dilinde İstanbul ağzı esas alınmıştır.

 Örnek Gittiğin aklıma geldikçe canım çok sıkılıyor. Nasıl dayanacağım yokluğuna, bilemiyorum. Her yerde gözlerim hep seni arayacak. Aşağı mahallede oturduğunu da yeni öğrenmiştim.

 

Konuşma dili: Günlük hayatta insanlarla iletişim kurmak için kullanılan dildir. Bu dil, doğal olduğu için konuşma esnasında cümlenin kurallı olup olmadığına, kelimelerin doğru sıralanıp sıralanmadığına, söyleyişin doğru olup olmadığına pek dikkat edilmez. Bu sebeple zaman içinde, bölgeden bölgeye değişen birtakım söyleyiş ve kelime farklılıkları ortaya çıkar.

 Örnek Giddiin aklıma geldikce canım çok sıkılıyo. Nası dayanıcam yokluuna bilemiyom. Her yerde gözlerim hep seni arıyacak. Aşşaa maallede oturduunu da yeni örenmişdim.

 

 

EDEBİYATIN GÜZEL SANATLAR İÇERİSİNDEKİ YERİ

Güzel sanatları diğer eserlerden ayıran en önemli özellik, insanda coşku ve estetik haz uyandırmasıdır. Güzel sanatlar için yapılan en iyi sınıflama bu sanatların kullandıkları malzemelere göre yapılan sınıflandırmadır. Edebiyat diğer güzel sanat dallarından, kullanılan malzeme ve kendini ifade ediş tarzı bakımından ayrılır. Edebiyatın malzemesi kelimelerdir ve edebiyat dille gerçekleştirilen güzel sanatlar etkinliğidir. Edebiyatın asıl amacı, güzel sanatların en önemli ögesi olan estetik zevk duygusunu dil aracılığıyla gerçekleştirmektir. Edebiyatta fayda sağlamak, amaç olarak her zaman ikinci plandadır. Bilim nasıl ki akla, mantığa, öğretmeye yönelik ise sanat da insan ruhunu doyurmaya, güzelleştirmeye yöneliktir.

Güzel sanatlar; işitsel (fonetik), görsel (plastik) ve dramatik (ritmik) sanatlar olmak üzere üç gruba ayrılır. Müzik ve edebiyat işitsel sanatlardır; söze, sese biçim verir. Mimari, heykel, resim, hat görsel (plastik) sanatlardır; maddeye biçim verir. Tiyatro, dans, sinema, bale dramatik (ritmik) sanatlardır; harekete biçim verir.

 

 

EDEBİYATIN BİLİM DALLARIYLA İLİŞKİSİ

 Edebiyatın temel ögesi dildir. Dil, edebiyatın dışında diğer bilim dallarının da anlatım aracıdır. Bu nedenle edebiyatın felsefe, psikoloji, sosyoloji, hatta tarih, coğrafya, ekonomi vb. bilim dallarıyla yakından ilişkisi vardır. Edebiyat araştırmalarında yazarın biyografisi yazılırken tarih biliminden, yaşadığı ortam aktarılırken sosyolojiden, yazarın içinde bulunduğu ruhsal durum tasvir edilirken de psikolojiden yararlanılır. Yazarı etkileyen toplumsal, siyasal ve felsefi görüşler de diğer sosyal bilimlerin yardımıyla ortaya konur.

Sinema, senaryo yazımında edebî eserlerden yararlanır. Edebî eserleri bazen olduğu gibi bazen de uyarlayarak seyirciyle buluşturur. Tarihçiler, bazı tarihî olayları aydınlatırken o dönemde yazılmış günlük, anı ve mektup türündeki eserleri inceler. Bu eserlerde anlatılan olaylar tarihin o dönemine ışık tutar. Bütün bilim dallarının iyi bir anlatım yoluyla kendi varlığını göstermesi ya da yayılması gerekir. Bu amaçla bütün bilim dalları edebiyatın anlatım yollarından yararlanır. Bazı edebiyatçılar da herhangi bilim ya da bilgi alanının bulgularını kurgulayarak eserlerini oluşturur. Bütün bunlar, edebiyat ile bilim ve güzel sanatlar arasındaki etkileşimi gösterir.

Yorumlar